“Gerçekten Rabbimiz Allah’tır dedikten sonra da, dosdoğru hareket edenlere melekler indiririz de melekler onlara şöyle derler: ‘Korkmayın ve üzülmeyin, işte alın size vaad edilmiş olan cennet müjdesini. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin yakın dostlarınızız. O ahiret yurdunda canınızın çektiği her şeye sahip olacak ve istediğiniz her şeye kavuşacaksınız. Çok bağışlayan ve merhamet eden Allah’tan bir konukluktur bu.’”
(Fussilet, 30-32)
Bu ayet, yalnızca iman edenlerin değil; imanlarının gereğini dosdoğru yaşayabilenlerin, yani hayatlarını o imana uygun biçimde sürdürenlerin mükâfatını gözler önüne seriyor. Rabbimizin rahmet dolu mesajlarından biri olan bu ayeti, hadisler ve Risale-i Nur ışığında daha yakından inceleyelim.
İmanın Ardından İstikamet
“Gerçekten Rabbimiz Allah’tır” diyebilmek, kalben ve lisanen bir tevhid ilanıdır. Ancak ayetin dikkat çektiği ikinci adım, bu ilanı yaşamak: “Sonra dosdoğru hareket edenler…”
Hadis Kaynağıyla:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Abdullah bin Mes’ud (r.a.)’a şöyle buyurmuştur:
“İman ettim de, sonra dosdoğru ol.“
(Müslim, İman, 62)
Yani sadece iman etmek yeterli değildir; o imanı korumak, geliştirmek ve istikamet üzere bir hayat yaşamak esastır. İstikamet, imanın hayata yansıyan yönüdür.
Meleklerin İnişi ve Müjde
Ayetin devamında geçen “Melekler onlara iner…” ifadesi, hem ölüm anını hem de hayatın zorluklarıyla mücadele ederken onlara verilen ilahi destek ve moralin bir göstergesidir. Bu iniş, bir yardım, teselli ve müjde vesilesidir.
Risale-i Nur’dan Bir Pencere:
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler adlı eserinde şöyle der:
“İman, insana insan olduğunu bildirir. Hem huzur-u daimîyi verir. Hem de melek gibi ruhanî varlıkların dostluğu ile onu yalnızlıktan kurtarır.“
(Sözler, 23. Söz)
Bu bağlamda Fussilet Suresi’ndeki meleklerin inişi, yalnızca ölüm anında değil, dünya hayatında da onların yalnız olmadığını bildiren bir hakikattir. Melekler, dostluklarıyla mü’minin kalbine bir ferahlık, bir kuvvet verirler.
Korkmayın, Üzülmeyin: İlahi Teselli
Meleklerin sözleri, hem bu dünya hem de ahiret için birer moral, güven ve huzur kaynağıdır:
- “Korkmayın” – Gelecek için endişe etmeyin.
- “Üzülmeyin” – Geçmiş için pişmanlık duymayın.
- “Size vaad edilen cenneti müjdeleyin” – İşte hak ettiğiniz ebedi ödül!
Hadislerle Destek:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur:
“Dünya müminin zindanı, kâfirin cennetidir.“
(Müslim, Zühd, 1)
Bu zindan, sabırla ve istikametle aşıldığında, gerçek cennetle buluşulur. Melekler işte o anda müminin kulağına bu müjdeyi fısıldar: “Artık sonsuz saadetin başlıyor.”
Ahiretteki İkram: Canın Ne Çekerse…
“Orada canınızın çektiği her şeye sahip olacaksınız…”
Bu ifade, cennetin yalnızca bir ibadet ödülü değil, Allah’ın rahmetinin bir ikramı olduğunu gösterir. Dilediği her şey ona sunulacaktır. Bu, insanın fıtratına hitap eden bir sonsuzluk ikramıdır.
Risale-i Nur’dan:
“Cennet, rahmetin bir cilvesidir; adaletin neticesi değildir.“
(Şualar, 4. Şua)
Cennet, kulun sadece amelinin değil, Allah’ın sınırsız rahmetinin bir tezahürüdür.
Allah’tan Bir Misafirlik
Ayetin sonundaki şu ifade her şeyi özetliyor:
“Bu, çok bağışlayan ve merhamet eden Allah’tan bir konukluktur.“
Yani cennete giren kul, sadece bir ödül değil, ev sahibi olan Rabbimizin misafiri olur. Ve elbette O’nun misafirliği, bütün ikramların, rahmetlerin ve güzelliklerin üstündedir.
Sonuç: Dünya Yolculuğunda İstikametle Kalmak
Bu ayet, mümin için hem bir hedef hem de bir tesellidir. Dünya hayatının fırtınaları arasında yönünü kaybetmemek isteyenler için bir rota çizer: İman ve istikamet. Bu rota, yalnız kalmayacağımızın ve sonunda ebedi bir saadetin bizi beklediğinin garantisidir.
Unutmayalım:
- Allah’a inanan, ama aynı zamanda o inancıyla yaşayan kişi yalnız değildir.
- Melekler onun yoldaşı, cennet onun son durağıdır.
- Ve her şeyden önemlisi: Bu bir lütuf, bir rahmet sofrasıdır. Yeter ki o sofraya istikametle yürüyelim.
Kalplere huzur veren bu ayetin gölgesinde, imanımızı hem kalbimize hem hayatımıza taşıyabilmek duasıyla…

