Hayat, sürekli bir tercih süreci. Her an bir yoldayız ve her yolun bir yönü, bir sonucu var. Bu noktada Kur’an, bizlere hem rehberlik eder hem de içimizi dengeleyen bir irşat kaynağı olur. İşte bu anlamda bize seslenen güçlü bir ayet var:
“O halde sen ve beraberinde tevbe edenler, emrolunduğunuz şekilde, doğru yolu tutun. Sizden hiçbiriniz büyüklenip, Allah tarafından konulmuş sınırları aşmayın; çünkü unutmayın yaptığınız her şeyi O görüyor.”
(Hûd Suresi, 112. Ayet)
Bu ayet, yalnızca Peygamberimize (s.a.v.) değil, onun izinden gitmeye çalışan tüm müminlere hitap eden derin bir çağrı. Hadi şimdi bu mesajı birlikte açalım.
1. “Sen ve beraberindekiler…”
Ayetin bu girişi bize bir şeyi çok net söylüyor: Bu yolculuk bireysel değil, kolektif bir mücadele. Peygamber Efendimiz yalnız değil, onunla birlikte yürüyen tevbe eden insanlar var. Bugün de kim Allah’a yönelip temiz bir sayfa açmak isterse, bu çağrı onun için geçerlidir.
Tevbe etmek, yalnızca bir hata sonrası pişmanlık değil; aynı zamanda bir yön değişikliğidir. Yani kalbini, niyetini ve hayatını Allah’ın razı olacağı yöne çevirmektir.
2. “Emrolunduğunuz şekilde doğru yolu tutun.”
Doğruluk, sadece dürüstlük anlamına gelmez. Burada “istikamet” kelimesi devreye girer. Yani çizgiyi bozmamak, sağa sola sapmamak, dinde aşırılıktan ya da gevşeklikten uzak durmaktır.
Hayat bazen bizi sağa çeker, bazen sola. Kimi zaman dünyevî kaygılarla, kimi zaman nefisle ya da çevreyle… İşte bu yüzden Allah bize “emrolunduğunuz gibi” diyerek bir standart koyuyor. O standart, Kur’an’dır. O ölçü, Peygamber’in sünnetidir.
3. “Hiçbiriniz büyüklenip sınırları aşmayın.”
Büyüklenme, şeytanın bile helak olmasına sebep olan ilk günahtır. İnsan, kendini yeterli gördüğünde haddini aşmaya başlar. Allah da bu yüzden ayette bizi uyarıyor: “Hudûdullah”, yani Allah’ın koyduğu sınırlar vardır. Bunlar namazda, ahlakta, ilişkilerde, ticarette, sosyal hayatta ve daha nice alanda geçerlidir.
Bu sınırlar sadece bir yasaklar listesi değil; aslında bizi koruyan duvarlardır. Onları aşmak özgürlük değil, rotasızlıktır.
4. “Çünkü unutmayın; yaptığınız her şeyi O görüyor.”
İşte ayetin en sarsıcı yeri burası. “Allah görüyor…”
Yalnızca dışarıdan görüneni değil, kalbimizden geçen her düşünceyi de… Niyetlerimizi, gizli konuşmalarımızı, yalnızken yaptıklarımızı…
Bu ifade bir tehdit değil; bir uyarıdan öte bir hatırlatmadır. Çünkü insan, çoğu zaman “kimse görmüyor” diyerek yanlışlara yönelir. Ama kalbinin içini gören bir Rabb’i olduğunu unutmazsa, adımlarına dikkat eder.
Peki Ne Yapmalı?
- Hayat yolculuğunda istikameti Kur’an ve sünnetle belirlemeliyiz.
- Tevbe ile hem geçmişi temizlemeli hem de geleceği sağlam bir zemine oturtmalıyız.
- Allah’ın çizdiği sınırları kendi arzularımıza göre esnetmeye çalışmamalıyız.
- Ve en önemlisi: Her şeyin görüldüğü bir dünyada yaşadığımızı unutmamalıyız.
Son Söz: Birlikte Yürüyenler Kurtulur
Bu ayet yalnızlığı değil, toplu istikameti vurgular. Birlikte tevbe edenler, birlikte doğru yolda yürüyenler, birlikte sınırları koruyanlar… İşte onlar Rabb’inin rızasına en yakın olanlardır.
Sen de bu yolda yürüyenlerden misin? Yoksa hâlâ kendi yolunu mu çizmeye çalışıyorsun?
Unutma, doğru yolu yalnız aramak zorunda değilsin. Ayet seni bir topluluğa, bir istikamete ve her şeyi gören bir Rabb’e çağırıyor.

